top of page
Bilal Akdemir

Başarısızlık Korkusu: Dost mu, Düşman mı?

Birkaç yıl önce, akşamın ilerleyen saatlerinde telefonum çaldı. Arayan, yakın arkadaşlarımdan biriydi. Normalde akşam geç saatlerde aradığını pek hatırlamam; genelde mesajlaşırdık. Telefonu açtığımda, sesindeki endişeyi hemen hissettim. “Kötü bir haber mi var?” diye ürperdim. O ise “Hayır, ama başarısız olmaktan çok korkuyorum,” dedi. Şirkette yeni bir departman kurulacağını, kendisine önemli bir fırsat sunulduğunu anlattı. Sesi titriyordu; sanki hem çok istiyor hem de “Ya rezil olursam?” endişesine kapılıyordu. O an fark ettim ki, en sağlam gördüğüm insanların bile içinde büyük korkular saklı olabiliyor.

The Fear of Failure - The man is trying to make a decision

Arkadaşımı uzun yıllardır tanırım; hevesli, çalışkan ve her zorluğa çözüm üreten biridir. Ama işte, “başarısızlık” ihtimali aklında belirdiğinde, onun bile adımlarını nasıl yavaşlattığını ve tedirginleştirdiğini canlı canlı görmüş oldum. Bu telefon görüşmesinden sonra ona sık sık “Neler hissediyorsun?” diye sordum, o da anlattı. Bahaneler buluyor, bir yandan “Bu fırsat kaçmaz” derken bir yandan “Şimdi düzenimi bozmayayım” diye düşünüyordu. Aynı anda, sahne korkusuna benzer bir his: “Ya yeni ekibe ayak uyduramazsam ve beni küçümserlerse?” Bu hikâyeyi paylaşmak istedim; çünkü çoğumuz benzer kaygılar yaşamış, belki de sırf bu yüzden değerli fırsatları elimizden kaçırmış olabiliriz.

“Ya Başaramazsam?” Sorusunun Arkası

Arkadaşımın hikâyesi aslında hepimizin hikâyesi. Yeni bir eğitim, büyük bir projeye liderlik etmek, iş değiştirmek, hatta bazen basit bir sunum yapmak bile gözümüze dağ gibi görünür. Çünkü aklımızın bir köşesinde sürekli “Ya olmazsa?” sorusu gezinir. Kimi zaman çocukluktan kalma “Hata yaparsan rezil olursun” telkinleri, kimi zaman ise çevremizdeki başarı öykülerinin yarattığı baskı yüzünden, başarısızlık korkusu hepimize dokunur. Özellikle de bu korku, içimizdeki heves ve yetenekle yarış hâlindeyse işler iyice zorlaşır.

What If I fail?

Arkadaşım, fırsat ayağına kadar gelmişken neden korktuğunu sorguluyordu: “Şu an işim fena değil. Ama bu, kendimi geliştirebileceğim daha iyi bir pozisyon. Öte yandan, ne kadar hazırlanırsam hazırlanayım, sonunda başarısız olursam insanların gözünde itibarım sarsılır mı?” gibi düşüncelerle boğuşuyordu. Başarısızlık korkusu bizi durdurur mu, yoksa harekete mi geçirir?


Two sides

Korkunun Düşman Yönü

Başarısızlık korkusunun düşman tarafı, pek çok hikâyede olduğu gibi arkadaşım için de “hiç başlamamaya” itebilirdi. Telefon görüşmelerimizin ilkinde, “Şu an konforum yerinde, gerek var mı?” diye soruyordu. Hatta “Şirketteki mevcut pozisyonumda daha rahatım, risk almaya değer mi?” diyerek kendi kendine bahaneler üretiyordu. Tekrarladığı kelime “rezil olmak” — korkunun en yaygın yansıması. Kendini gözler önüne serip de başarısız görünen biri olmak korkusu, bizi bir adım bile atamayacak kadar durdurabilir. Eğer bu düşünce ağır basarsa, arkadaşım belki de kendi potansiyelini hiç öğrenemeden aynı pozisyonda yıllarını geçirecekti.

Korkunun Dost Yönü

Öte yandan, başarısızlık korkusunun bir de dost yüzü var. Arkadaşımla görüşmelerimi sıklaştırmıştım; yeni departmanda tam olarak neyin beklendiğini araştırmaya başladı. Telefon görüşmelerimizde anlatıyordu: “Ne kadar bilgi eksikliğim varmış meğer, tespit ettim. Kendimi bu alanda geliştirmek için birkaç eğitime başladım.” Ayrıca ekiple uyum sağlamak için ufak ufak görüşmeler yapmaya başladı; kim hangi görevi üstlenir, zorluklar nedir diye öğrendi. İlk başta kendini “Ya kimse fikrimi ciddiye almazsa?” diye sabote ederken, şimdi “İyi hazırlık yaparsam öne çıkarım” moduna evrilmişti. İşte burada korku, onu olumlu yönde motive edip daha sistemli çalışmaya sevk etmişti.


Bir gün telefonda, “Yeni departman için bir proje sunumu hazırlıyorum, içim kıpır kıpır ama ‘Bu kadar önemsiyorsam, sıkı hazırlanmalıyım’ diyorum,” diye heyecanla bahsetti. Zaten “Ya başaramazsam?” demek, aslında “Bu benim için çok önemli” anlamına da gelebilir. Çünkü umursamadığımız bir şeyde başarısız olmak bizi pek korkutmaz. Dolayısıyla korku, “Bu yola ciddiyetle yaklaş, var gücünle çalış” mesajı verebilen bir dost hâline de dönüşebilir.

Sunum Günü: Korkunun Zirvesi

Sunum günü geldiğinde, arkadaşımın sesi yine titrek. “Aylardır çalıştığım şey çöp olursa diye ödüm patlıyor,” diyordu. Ben de “Şu an nasıl hissediyorsun?” diye sordum. O da “Karnımda kelebekler uçuşuyor, ama bu kelebekler bana önem verdiğimi gösteriyor,” dedi. Ona “Demek ki senin için kritik bir an,” diye cevapladım. İçimizdeki korkuyu yönetmenin özeti, korkunun sinyaline kulak verip, “Bu benim için değerli. Hazırlan, dikkatli ol ama sakın durma,” demekten geçiyor.

Sunum sonrasında aldığım telefon ise bambaşkaydı. Arkadaşım, “Tabii ki eksiklerim varmış, bazı eleştiriler geldi ama yöneticiler genel olarak çok olumlu karşıladılar,” diye anlattı. O an hissettiği mutluluk, “İyi ki bu fırsatı kaçırmamışım,” cümlesine yansıdı. Başarısızlık ihtimali gölgesi gibi üzerindeyken, tüm hazırlıklarını en yüksek enerjiyle yaptı ve sonunda kendini yeni bir kariyer yoluna adım atmış buldu.

Feeeling Success

Korkuyla Barışmak İçin Neler Yapılabilir?

Korkuyla barışmak için işe ufak adımlarla başlamak iyi bir fikir olabilir. Büyük sorumluluklar gözünde büyüdüğünde, onları parçalara ayırarak ilerlemek yükünü hafifletir. Çevrende, sana yapıcı eleştiriler sunabilecek kişilerden düzenli olarak geri bildirim almak da faydalıdır. “Şimdi bana eksiklerimi söylesinler ki sunum sırasında tökezlemeyeyim” bakışını geliştirmek, korkunu avantaja dönüştürür. Bazen en iyi çözüm, “en kötü senaryoyu” yazıya döküp onun ne kadar abartılı olduğunu fark etmektir. Son olarak, içindeki sese kulak verip “Bu kadar korkuyorsam, demek ki benim için önemli” düşüncesiyle hareket etmek, o korkuyu bir yakıt hâline getirebilir.


Dost mu, Düşman mı?

Friend or Foe

Arkadaşımın hikâyesi bana şunu net şekilde gösterdi: Başarısızlık korkusu hem düşmanımız hem de dostumuz olabilir. Eğer durmamıza sebep oluyorsa, potansiyelimizi gölgeler. Ama “Bu korku bana dikkati, önemi ve özveriyi hatırlatıyor” diyerek yönetirsek, aslında bir itici güce dönüşür. Arkadaşımın yeni departmanda attığı adımlar bunun en güzel örneği.


Bu kişisel gelişim serimizin üçüncü yazısıydı. Daha önce “Why Personal Growth Matters” ve “Self-Awareness: The First Step to Growth” konularından bahsettik. Şimdi başarısızlık korkusunun potansiyelimize hem set çekebileceğini hem de onu açığa çıkarabileceğini gördük. Bir sonraki yazımızda, “Dayanıklılık Oluşturmak: Daha Güçlü Geri Dönmek” başlığı altında, gerçekten tökezlediğimizde veya hedeflerimize ulaşamadığımızda nasıl yeniden ayağa kalkabileceğimizi konuşacağız. Unutma, korkularının seni yönetmesine izin vermek yerine onlardan öğrenmeyi seçtiğinde, belki de en büyük sıçramanı yapacaksın.

bottom of page